Gökçeada’da mutlaka görülmesi gereken yerler 2021
  • 20 Temmuz 2021
  • 289

Gökçeada, Ege Denizi içerisinde ve Çanakkale’ye bağlı olan iki büyük adadan bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor ve Bozcaada ile beraber bölge insanının görmeyi en çok istediği, şehir dışından insanların tabii güzellikleri tatmak için geldiği yerlerden bir tanesi. Bozcaada’nın biraz daha popüler vaziyette olmasına rağmen Gökçeada ondan çok daha büyük ve yeniden de bir ada şehri olduğu için tüm etrafının doğal güzellikler ile çevrili olduğu da bir gerçek.

Gökçeada her ne kadar binlerce sene geçmişe dayanan bir tarihi olsa da, antik şehir gezilerine uygun bir yer değil zira eskilerden kalan çok fazla kalıntı yok. Lakin su sporları, deniz kum ve güneş, tabii manzaralar gibi pek çok başka imkana sahip olduğu için hem dinginliği sevenler hem de biraz aksiyon arayanlar için ideal noktalar arasında.

Bozcaada’ya göre genelde daha az seçenek edildiği için biraz daha sakin bir belde ve bu elbette içerisindeki ücretlere da yansıyor. Biraz daha ekonomik ve insan kalabalığından uzak bir tatil veya gezi olanağı arıyorsanız, Gökçeada favorileriniz arasında olacaktır.

Gökçeada Nerede ve Nasıl Gidilir?

Gökçeada Çanakkale açıklarında bulunuyor ve Yunanistan’a ait olan Limnos adasına oldukça yakın bir pozisyonda bulunuyor. Konum olarak ana karaya çok uzakta olmadığı için her gün iki saatte bir araba vapuru seferleri yapılıyor ve böylelikle gün içerisinde dilediğiniz an adaya varmanız olası.

Gökçeada’ya hem Çanakkale’den hem de Kabatepe’den kalkan feribotlar ile erişmeniz olası. Ancak Kabatepe daha yakın bir pozisyonda olduğu için araba vapuru ücreti hem daha uygun hem de yolculuk daha kısa sürüyor. Elbette bunun için Çanakkale boğazı’nın diğer yanında olmak gerekiyor. Dolayısıyla genelde İstanbul’dan gelenler Kabatepe tarafını tercih ederken, Anadolu’dan gelenler ise Çanakkale tarafını seçenek ediyorlar.

Ancak ada oldukça büyük olduğu için kendi aracınızla gitmeniz daha uygun olacaktır. Toplu taşıma her yeri görmek için biraz yetersiz kalacaktır ve bu yüzden araçla her köşesini keşfedebilirsiniz. Ayrı olarak sabahın 7’sindeki ilk feribota binmeniz daha iyi olur çünkü yolculuk da vakit alacak ve son araba vapuru akşam 9’da kalkıyor. Dolayısıyla yatılı kalmayacaksanız size ait en fazla 12 saatiniz olacaktır fakat Gökçeada 12 saatte doyulamayacak kadar geniş bir bölge.

Gökçeada’ya Ne Vakit Gitmeli?

Gökçeada bilhassa çok temiz ve güzel görünen koyları ile denizden yararlanmak isteyenlere huzur dolu imkanlar sunuyor. Bunun için de yaz aylarında gitmek daha doğru olacaktır. Ne yazık ki Muğla ve Antalya yöresi gibi ilkbahar başından hazan sonuna kadar açık bir sezon yok ve bu nedenle Mayıs Eylül aralığı en uygunu olacaktır.

Yalnızca lokanta ve kafelerde dolaşmak, şehri görmek, natürel güzellikleri keşfetmek istiyorsanız elbette deniz sezonu olmayan mevsimlerde de yolcu edebilirsiniz. Ancak bu dönemlerde ada biraz fazla boş olabilir ve bu nedenle biraz da insan görmek istiyorsanız yaz ayları en uygunu olacaktır.

Gökçeada’da Kalınacak Yerler

Gökçeada beş yıldızlı otellerin olduğu lüks bir tatil beldesi değil. Hem de çok popüler dahi değil. Bu nedenle adada konaklamak isteyenler butik oteller, pansiyonlar, Airbnb gibi seçenekleri kullanmak zorundalar. Fakat zati adadaki sakin tatilinizin konsepti de bu konaklama mekanlarına uygun olacağından hayli huzurlu olacağınız bir gerçek.

Ayrı olarak kamping alanları da olduğu için çadırda keyifli bir tatil geçirmek isteyenlere de ihtiyaç duyulan olanakları sunabiliyor. Bir takım kamp alanları belli sporları yapanlar tarafından tercih ediliyorlar ve bu nedenle enteresan insanlarla tanışmak da olası.

Otellerin konumları genelde gezilecek noktalara biraz uzak oluyor ve bu nedenle zati kendi aracınızın gerekliliğinden söz etmiştik.

Gökçeada’da Nereleri Görmeli?

Gökçeada’da yapacağınız gezinti temel olarak iki değişik kategoride olacaktır. Bunlardan bir tanesi rum köylerini gezerek tarihe şahitlik etmek, ötekisi ise denizin tadını çıkarmak olacaktır. Dolayısıyla bilhassa bir günden daha uzun müddetliğine gelenler ziyaretlerini buna göre tasarılayabilir ve bir gün tarihiyle iç içe bir gezi yaparken, diğer gün suyun tadını çıkarabilirler.

Köy Ziyaretleri

Gökçeada’da bulunan hemen hemen tüm köyler birer rum köyü ancak ne yazık ki 1900’lerin ortalarından itibaren adadaki rum nüfusu devamlı olarak düşmüş ve bu yüzden artık binlerce rum yok ve köylerde yalnızca bir kaç yüz rum yaşıyor. Yine de bu köylerdeki rumlardan kalan yapılar varlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar ve böylelikle adanın tarihini içinize çekebiliyorsunuz.

Bu köylerin büyük bölümü yüksek tepelere yapılmışlar zira daha önceki zamanlarda korsan saldırıları hasebiyle kayıplar yaşanmış. Dolayısıyla yöre halkı denizin dibinde olmasına karşın genel olarak denizden biraz uzak yaşamayı tercih ediyor.

Bu köyler içerisinde en popüler olanlardan birisi Kaleköy çünkü bu köy adanın tüm eğlencesinin ve gece hayatının merkezi vaziyetinde. Lakin diğer köyler biraz daha sakinlik sunuyorlar ve bu yüzden sadece Kaleköy ile hudutlu kalmayın. Pek çok köyde taş haneler bulunuyor ve çok güzel dibek kahvelerini tatmak mümkün.

Netlikle görülmeden geçilmeyecek köyler arasında şunlar var:

  • Kaleköy
  • Bademli
  • Tepeköy
  • Zeytinliköy
  • Şirinköy
  • Dereköy

Tepeköy biraz daha hane yapımı şarapçılık kültürü ile tanınmış kişi olmayı muvaffak olmuş köylerden birisi ve bu yüzden bölgede çeşitli tavernaları bulmak mümkün. Ayrı olarak Meryem Ana Panayırı isimi verilen ananesel panayır da yine bu köyde tertip ediyor.

Gökçeada’daki köy ziyaretlerinizde mahalli halkın ürettiği ürünlerden satın alabilir, köylülerden görülebilecek yerlere değin bilgiler edinebilir, hoş sohbetler yaşayabilirsiniz. Her köyün kendine has bir alt kültürü olduğu için kültür turizminden hoşlananların köylerdeki değişik konseptlerden hoşlanacakları da net.

Deniz Keyfi İçin Gidilebilecek Yerler

Gökçeada’nın tüm çevresinin denizle çevrili olması, elbette deniz keyfinin yaşanabileceği yerlerden birisi olmasını sağlıyor. Adanın hemen hemen her tarafında yüzülebilecek veya su sporlarını yapabilecek plajlar ve koylar mevcut. Bunlardan en dikkat çekici olanları aşağıda:

Laz Koyu

Laz Koyu Dereköy’e oldukça yakın bir konumda bulunuyor ve adanın en az bilinen, en el değmemiş koylarından olduğu için huzurla tatilini bitirmek isteyenler için güzel imkanlar sunuyor. Çok temiz ve temiz bir suyu var, ayrı olarak plajı çok büyük olmasa da oldukça samimi bir havaya sahip. Ayrı olarak bu koyun rüzgarlardan pek etkilenmemesi nedeniyle dalgasız, tehlikesiz bir yüzme olanağı sunması, çocuklu aileler veya yüzme bilmeyenler için avantajlı olacaktır.

Her ne kadar para verip kiralayabileceğiniz şezlong ve şemsiyeler olsa da, girişte hiç bir fiyat ödemiyorsunuz ve şezlong kiralamak zorunda da değilsiniz. Gıda ihtiyaçları için çevrede bunları satan kişiler ve işletmeler de mevcutlar.

Yıldız Koyu

Yıldız koyuna erişim diğer çoğu koydan daha kolay zira kazaya sadece bir kaç kilometre uzaklıkta bulunuyor. Pek çok diğer koyun aksine kayalık bir yapıda olması nedeniyle plaj yerine taşlı denizleri tercih edenlerin de hoşuna gidecektir. Bilhassa kendi aracıyla gelmeyenler Yıldız Koyu’nun dolmuşlarla ulaşılabilir olmasından dolayı buraya gelip gitmekte zorlanmayacaklardır.

Neredeyse akvaryum duruluğunda bir suya sahip olan Yıldız Koyu, bu arada Gökçeada Sualtı Ulusal Parkı hudutları içerisinde olduğu için denizin altını keşfetmek isteyenler için de fırsatlar sunuyor. Ancak buna aşağıdaki paragraflarda değineceğiz.

Aydıncık Plajı

Aydıncık plajı Gökçeada’nın en herkese hitap edebilecek plajlarından birisi çünkü bir kilometreden daha fazla uzunluğa sahip ve ayrıca çevreninde kalınabilecek pansiyon ve oteller de olduğu için ulaşımı çok kolay.

Rüzgar sörfü yapmayı sevenlerin uğrak noktalarından bir tanesi olan Aydıncık plajı, bu nedenle ağır ağır su sporları için tercih edilen noktalardan birisi haline gelmeye başladı. Bunun yanında tesisler itibariyle zengin bir yapıda olması, biraz daha yapılanmış yerlerde denizin tadını çıkarmak isteyenler için uygun olmasını sağlıyor.

Sualtı Ulusal Parkı

Gökçeada Sualtı Ulusal Parkı, adanın kuzeye bakan bölümünde bulunuyor ve oldukça geniş bir bölgeyi kapsıyor. Bu sayede deniz altı mağara girişlerinden tutun da Akdeniz fokuna kadar çok zengin bir sualtı hayatını gözlemlemek mümkün oluyor.

Ancak oldukça sıkı kaideler ile yönetilen bu ulusal parkta dalış yapabilmek için Dalış Merkezi’nden destur almanız ve kaidelere uymanız gerekiyor. Ayrı olarak Yıldız koyu da bu bölgenin içerisinde bulunuyor ve koydan balık tutmak mümkün olsa da ulusal park hudutları dahilinde balık tutmak netlikle yasak.

Tuz Gölü

Tuz Gölü Gökçeada’nın kendine has yerlerinden bir tanesi ve yıl süresince hem denizden gelen hem de yağmurlardan meydana gelen suyun yaz aylarında kuruması ile birlikte oluşuyor. Oldukça çamurlu ve tuzlu bir yapıya sahip olan bu suyun üzerinde beyaz tuz birikintileri oluşuyor ve bu nedenle çok enteresan görüntüler ile karşılaşmak mümkün.

Aydıncık plajı içerisinde bulunmasından dolayı plaja gelmişken tuz gölünü ziyaret etmeyi de es geçmemek gerekli. Ayrıca cilde iyi gelen çamurlu bir suyu olduğu için cilt problemleri yaşayanların burada kendilerini çamura buladıklarını görmeniz olası.

Peynir Kayalıkları

Gökçeada’da sadece tekneler ile ulaşımın mümkün olduğu efsanevi yerler arasında bulunan peynir kayalıkları, binlerce yıllık deniz akıntıları ve jeolojik faaliyetler neticeninde ortaya çıkmış. Ancak araçla erişim mümkün olmasa da diğer konumlara yakın olduğu için günün her saatinde sizi buraya getirecek bir tekne bulmak kolay oluyor. Efsanesinden söz edip büyüsünü bozmayalım. Bölgeye gittiğinizde bu kayalıkların ardındaki mitolojiyi size anlatmak isteyen çok sayıda insan göreceksiniz. Resim makinenizi de yanınıza almayı unutmayın.

Marmaros Şelalesi

Marmaros şelalesi, çamlar içerisinde, yaz günlerinde serinlik verecek bir yapıya sahip. Bilhassa trekking severler için yürüyüş rotaları içerisinde bulunuyor ve temiz suyunun keyfini çıkarırken serinlemeniz mümkün olacaktır. Lakin bir takım yaz aylarında suyu çok azalıyor ve bu yüzden şelalenin çevresi ziyaretlere kapatılıyor. Bu yüzden evvelce mahalli birimlerden bilgi almanız daha doğru olacaktır. Yoksa şelale görmeyi beklerken bölgeye giremediğinizi görebilirsiniz. Gidiş yolunun bazen biraz zorlu olabildiğini de belirtelim. Bu nedenle çocuklu ailelere çok uygun olmayabilir.

Gökçeada’da Ne Yenir?

Gökçeada’da hem denizcilik hem de küçükbaş hayvan yetiştiriciliği oldukça yaygın. Ayrı olarak bir Ege adası olmasından dolayı Egenin ot yemekleri kültürünün burada olduğu da bir gerçek. Bu nedenle hem et yemekleri yemek, hem deniz ürünleri tüketmek, hem de bol mezeli bir sofrada içeceğinizi yudumlamak olası. Gurme turları yaşamak isterseniz Gökçeada tam olarak aradığınız yer olacaktır.

Çeşitli köylerde o köylere has imalatlar de mevcut ve bu yüzden farklı köyleri ziyaret ederken yerlilerin hazırladıkları reçel ve diğer ürünlerin tadına bakmayı, birer kavanoz almayı unutmayın.

Gökçeada’da Gece Hayatı Nasıl?

Gökçeada’da öyle Bozcaada kadar hareketli bir gece hayatı yok ancak akşam oturup bir kaç şey içebileceğiniz, sirtaki dinleyebileceğiniz ve arkadaşlarınızla sohbet edebileceğiniz taverna benzeri işletmeler mevcutlar. Bunlar genel olarak Kaleköy çevreninde toplanmış vaziyette olsalar da diğer köylerde ve bölgelerde de hoşunuza gidecek ufak tefek butik işletmeler bulabilirsiniz. Ama DJ’ler eşliğinde kopmalık geceler arayanlar için ne yazık ki bu tarz bir işletme bulunmuyor. Çünkü Gökçeada rum kültürü ile birlikte sakinliğin, dinginliğin bir mekanı haline gelmiş vaziyette.

Gökçeada’da kesinlikle görülmesi şart olan yerler yazısı ilk önce Ayşe Tolga İyi Hayat üzerinde ortaya çıktı.

Bu içeriği paylaş