Tıpkı annelerimizden ve büyük annelerimizden gördüğümüz sevgi gibi tabiat da hayat veren, sevilmeye yaraşan kuvvetli bir şifacıdır. Peki, bu birbirine bağlılık ve dayanışma doğanın öncede tasarlanmış olan biyolojisinden mi doğdu yoksa bir tür nebat şuurundan mi kaynaklanıyor? Nebatlar idrak etme, hissetme, manaya ve iletişim kurma yeteneğine sahip duyarlı varlıklar mı? Bu suallerin yanıtı hayal edebileceğinizden çok daha olağandışı.
Ormanda dolaşırken çevremizdeki verimli hayatın şuurunda olabiliriz. Kendimize bu fırsatı verdiğimiz takdirde çiçeklerin ve ağaçların arasında yürürken bedenimiz, zihnimiz bir şekilde şifa bulur. Etrafımızdaki tatlı güzelliği hudutlu bir gayret ile bir şekilde özümsediğimiz vakit baştan aşağı temizlenmiş hissederiz. Bu genelde yalnızca bir his değil, bir gerçektir.
Güneş ışığında banyo yapan ve nemli toprakla çevrilmiş sağlam ve görkemli bir çam ağacı görüyoruz. Otuz metre ötede ise gölgede, kuru toprakla çevrilmiş bir ikizini görüyoruz. Bilim insanları, bu ikinci ağacın, beslenmek için yakındaki nemli toprağa erişecek köklere sahip olmadığını ancak bu iki ağacın, karmaşık bir yeraltı ağı ile besin ve iletilerini paylaştıklarını söylüyor. Bu yüzden gölgede olan ağaç, tıpkı güneşte olan komşusu kadar sıhhatli.
Yazar Michael Pollan, nebatlar konusunda şunu anlatıyor:
“Lima fasulyesi, örümcek akarlarının saldırısına uğradığında ne yapar biliyor musunuz? Dünyaya dağılan ve örümcek akarına saldıran ve lima fasulyesini savunan bir akar türünü çağıran uçucu bir kimyevi salgılar. Bizim şuurumuz, alet yapma kabiliyetimiz ve dilimiz varken nebatların ise biyokimyası var.”
Nebatlar acı hissedebilir mi?
1980’lere gittiğimizde Almanya’nın Bonn Üniversitesi Uygulamalı Fizik Enstitüsü’nden Frank Kühnemann gibi araştırmacıların, nebatların nasıl iletişim kurduklarını anlamak için çalışmalar yaptıklarını görüyoruz. Bu uğraşı doğuran şey ise hayali şeylere duyulan merak değil; araştırmaların nedeni başlangıçta rençperlerin, ürünlerini mahalli ambarlarda depoladıklarında veyahut kıtalar arası kıtalar arası nakil esnasında neden ekşidiklerini anlamaya yönelikti.
Öncelikle Hollanda’daki Nijmegen Katolik Üniversitesi’ndeki bilim insanları tarafından yapılan ve daha sonra Uygulamalı Fizik Enstitüsü tarafından geliştirilen benzersiz akustik bir alet, nebatların stres düzeylerini lazerler ile tetiklenen etilen gaz molekülleri ölçerek değerlendirdi.
Hasat, yetiştirme, kuraklık ve sonrasında tuz, düşük ozon kalitesi ve soğuk havaya maruz kalan nebatlar, etilen gazı yayar. Yenildikleri, saldırıya uğradıkları ve kesildiklerinde bu gazı yayan nebatlar, meyveleri olgunlaştığında da aynı düzeylerde etilen yayar.
Çimler kesildikten sonraki o mükemmel kokuyu anımsıyor musunuz? Bu koku, çimlerin kesilmeye verdikleri reaksiyon neticesi ortaya çıkar.
Geliştirilen akustik alet, etilen gazı düzeylerini, bu düzeylere eşit gelen ses dalgalarına dönüştürerek stres düzeyini belirliyor. Bunu yapmak ise bitkilerin yaşadığı “acı” ve stres düzeylerini anlamamıza yardımcı olur.
Bitkileri çevreleyen akustiğe dayalı araştırmalar rençperliğin hızlanmasını sağladı. Daha açık konuşmak gerekirse bu cihaz, rençperlerin elmaları diğer ürünlerle beraber gizlediklerinde bunun, diğer ürünlere zarar verebileceğini anlamalarına yardımcı oldu. Yapılan bu araştırma, bu arada bitkilerin belli türde bitki yolcu arkadaşları olduğunda yaşadıkları strese de işaret ediyor.
Bu gibi deneylerden ele geçirilen sonuçlar, o zamandan beri bize bitkilerin kendi tecrübelerine cevap ve tepki verebildiklerini gösterdi. Ayrı olarak bitkiler, tecrübelerini anımsayabilir ve onlardan öğrenebilir ve buna göre farklıklar yapabilirler. Bitkiler, onları çevreleyen toprağa hazlar ve kimyasallar yayar ve kökleri aracılığıyla etraftaki bitkilere ileti gönderir. Bu da bitkiler dünyasının akıllara durgunluk veren bir dünya olduğunu söylemek için yeterli.
Amerikalı bir köşe yazarı olan Erma Bombeck bu konuda şunları söylüyor:
“Hiçbir zaman büro bitkileri can vermiş olan bir doktora gitme.”
Bitkilerin duyguları var mı?
Bitkilerin tepki verdiğini ve acı hissettiğini duyduğunuz zaman kalbiniz şefkat ve empati ile dolabilir. Bitkileri zulmedilmekten savunmak için yeni bir hareket başlatmak isteyebilirsiniz! Bunu yapmak istemeniz netlikle asil bir davranış olur.
İnsanlar, hayvanlar ve nebatlar arasında benzerlikler olsa da nebatları emellerinin ve sistemlerinin çoğunlukla insanlara ve hayvanlara benzemediğini dikkate almak ehemmiyetlidir. Bir insan acı hissettiği vakit ağlar. Nebatlar kesildiğinde veyahut çürüyen elmaların yanında saklandığında etilen gazı yayar. Bu vaziyet, bitkinin acı hissetmediği mananına gelmez; nebatların tabiatı ile ilgili öğrenmemiz şart olan daha çok şey olduğu mananına gelir. Bilhassa de acı çekme kavramı konusunda olarak düşünüldüğü vakit.
Nebatların, insanlar ve hayvanlarla aynı şekilde acı çekmemesi ve onlarla aynı şekilde hissetmemesi olasıdır. Dünyanın ekosisteminin en azından bir bölümünün büyük ölçüde acı çekmiyor olması da iyi bir şey.
İnsanların, hayvanların ve bitkilerin hepsinin birbirine bağlanmak için benzersiz sistemleri vardır ve her biri değişik bir yardım çığlığına sahiptir. Ancak bitkiler aynı kortekse sahip olmadığı için insanlar ve hayvanlar gibi düşünmez ve hissetmezler.
Ortaya çıkan duygular düşüncenin içerisinde bulunur. Bir canlı acı çektiği vakit bunu, duygularının ifadesi ile anlarız. Bununla beraber nebatların, bizim daha çoğunu anlamadığımız kendi düşünme ve hissetme sistemleri olduğu açıktır.
Tabi burada bir sual devreye giriyor: Bir vegan bu vaziyette ne yapmalı? Salatalığım, onu ısırdığımı hissedebiliyorsa yalnızca soluk alarak mı yaşamalıyım? Veganlar sebze yemeye devam etmek zorunda olsalar da onları ısırdığınızda daha sevecen ve minnettar olmayı savsaklamayın!
Nebatlar iletişim kurabilir mi?
Her şey akıl dışı bir öncül gibi görünen bir düşünce ile keşfedilmeye başlanmış olsa da nebatlar, tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi çekingen veyahut saldırgan, bağlı veyahut münzevi ve verici, alıcı veyahut hepsi ansızın olabilir. Belli şartlarda nebatlar, yaklaşan saldırılar, meseleler ve nebat ağındaki besinlerin bolluğu veyahut kıtlığı ile ilgili da komşularını uyaracaktır.
Bilim de bu konuda aynı fikirde görünüyor. İsveç Tarım Bilimleri Üniversitesi’nde çevrebilimci olarak çalışan Velemir Ninkovic’e göre bitkiler, rekabet durumlarından kaçınmak ve gelecekteki rekabetlere hazırlanmak için sinyaller kullanıyor.
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, bitkilerin becerikli, proaktif, komünal ve netlikle iletişim kuran canlılar olduğunu görüyoruz.
İngiliz yazar Arthur Young bu konudaki düşüncelerini şu şekilde ifade ediyor:
“Yaradan, minerallerin içinde uyur, bitkilerin içinde uyanır, hayvanların içinde yürür ve insanların içinde düşünür.”
Bitkiler duyarlı mıdır?
Dr. Kenneth Worth bu durumu şu şekilde izah ediyor:
“Bitkiler, henüz onlarda ne işe yaradıkları bilinmese de hayvanların beyinlerinde ve hormon ve nörotransmiter olarak görev yapan serotonin, GABA ve melatonin üretirler. Prozac, Ritalin ve amfetamin gibi ilaçlar şaşırtıcı bir şekilde bitkilerdeki bu “nörotransmiterleri” bozabilir.
Tüm parçaları bir araya getirirsek bitkiler şunları yapabilir:
- Doğru beslenme ile büyüme
- Mesajlar ve arkadaşlık istekleri gönderme
- Diğer bitkilerin besin ihtiyaçlarını hissetme
- 30 metre uzakta dahi olsalar bile diğer bitkilerle besinleri paylaşma
- Elektrik tehlike sinyalleri gönderme
- Işığı hissetme
- Komşu bitkileri, onları kurtarmaya yardımcı olacak şekilde büyümeye teşvik etme
- Topraktaki gazlar ile kimyasal salgıları kullanarak iletişim kurma
- Ölçülebilir sesler yayma
- Diğer bitkilerle aralarındaki yakınlığı belirtmek için sinyal gönderme
- Reaksiyon verme, anımsama ve öğrenme
- İnsanlardaki hormonlar gibi davranan serotonin, GABA ve melatonin salgılama
Yukarıdakilere baktığımızda, nebatların bunları yapabildiğini doğru olarak kabul edersek nebatların duyarlı olduklarını söylemek olası olabilir.
Nebatların çevrenindeyken ne hissedersiniz?
Nebatlar çevreninde dönen ilmi ideolojiler ile hippi ideolojileri her vakit uyumlu olmayabilir. Ancak burada en ehemmiyetli olan şey nebatların çevrenindeyken nasıl hissettiğimiz ve idrak ettiğimizdir. Nebatlarınızla konuşuyor musunuz? Onlara sevgiyle dokunuyor musunuz? İster akademik bir araştırmacı, ister bütünsel şifacı isterseniz de başka bir alemde yaşayan bir büyücü olun, nebatlar bize oksijen, hayat, renk ve titreşimler verir ve bunların hepsinin ölçülebilir yararları vardır.
Hindistan ve Çin’de Nebat Araştırmaları
1962 seneninde, Hindistan’da bir üniversitede Botanik başkanı olan Dr. T.C. Singh, müziğe maruz kalan nebatların daha hızlı büyüdüklerini keşfetti. Bununla beraber araştırmada kemanın bu alanda en yüksek yararı sağladığını gördü. Giderek diğer bilim insanları da klasik müziğin, nebatların sıhhati üzerinde yoğun tesirleri olduğu neticenine vardılar. Dr. Singh bu arada nebatlarla aynı odada çıplak ayakla yapılan ananesel Hint dansının, önceden kaydedilen vakit dilimine göre iki hafta önce çiçek açmalarına kapı araladığını keşfetti.
Fizikçi ve Hintli nebat fizyoloğu Sir Jagadis Chandra Bose, insanlar gibi nebatların de gürültüye ve beslenme gibi etrafsal etkenlerden etkilenip etkilenmediğini on yıllar boyu araştırdıktan sonra nebatların de duyarlı olduğu neticenine vardı. Bununla beraber nebatların de acı çektiğini ve sevgiyi anladıklarını ortaya koydu.
Çin’in Fujian eyaletindeki rençperler, tarlalarında ve tarlaların etrafında Budist ilahiler çalmak için ses sistemleri kullandıklarında ürün veriminin arttığını ve tane boyutlarının ehemmiyetli ölçüde iyileştiğini öne sürüyorlar.
Nebatların, insanlara ve hayvanlara benzer bir şekilde duyarlı oldukları inkar edilemez gibi görünüyor. İlmi araştırmalarda boşluklar olsa da nebatların hissedebildikleri, kavrayabildikleri ve iletişim kurabildiklerine yönelik olarak ortada bir fikir birliği var gibi görünüyor.
Nebatları bu engin tabiatı ve kabiliyetleri ile ilgili bilgi edinmek oldukça heyecan verici. Nebatlar ile insanların ve hayvanların davranışları arasındaki paralellikleri öğrenmek de şaşırtıcı ve aydınlatıcı bir vaziyet.
Nebatlarınızı sevin ve onlarla iletişim kurun, ormanda dolaşırken onların zenginliklerini kabul edin ve sevginizi hayatınızdaki tüm canlılarla paylaşın.
Nebatlar idrak edebilir, hissedebilir ve iletişim kurabilir mi? yazısı ilk önce Ayşe Tolga İyi Hayat üzerinde ortaya çıktı.
Önemli
Blog içerisinde yer alan tüm içerikler bilgilendirme amaçlıdır. İlaç veya ürün tavsiyesi değildir. Yaşadığınız hastalıklarla ilgili doktorunuza danışmadan herhangi bir ilaç veya ürün kullanmayınız!