Antik Mısır simgeleri genel olarak tanrılar, hayat, aşk ve ölümle alakalıdır. Mısır’ın tanınmış kişi simgeleri ilahi gücü, ölümsüzlüğü, reeknarkasyonu ve şifayı veyahut otoritelerin simgeleştirilmiş amblemlerini temsil ediyordu. Mısır’ın en tanınmış kişi antik simgeleri arasında sfenks, skarabe, ankh, Horus’un “her şeyi gören” Gözü ve hayvan başlarıyla betimleyen tanrılar bulunmaktadır.
Mısır simgelerini gördüğünüzde hatıranda tanıyabilirsiniz. Bu simgeler Daha önceki Mısır sanatının her istikametiyle insan yapımı yapıtlarında ve kabirlerde, tapınaklarda, hiyerogliflerde ve antik Mısır’ın papirüs el yazmalarında bulunan kalıntılarda betimlemiştir.
Ankh
Ankh, Antik Mısırlıların yazılarının ve yapıtlarının çoğunda, Mısır panteonunda, hemen hemen her tanrının elinde veyahut yanında görülebildiği için antik Mısırla ilişkilendirilmektedir.
Ankh, Latince’de “kulplu haç” mananına gelen “crux ansata” olarak bilinir. Bu isim, pek çok Mısır tanrısının ankh’ı halka şeklindeki sapından taşıdığı görüldüğünden dolayı mantıklıdır. Ayrı olarak tanrılar bazen ankh’ı her iki kollarıyla göğüslerinin üzerinde meblağ ve bazen de iki ellerinde bu kulplu haçı meblağlar.
Bu simgenin gelen manası “hayat”dır ve mecazi olduğu kadar gerçek manada da kullanılır. Kabirlere çizilmiş olan ve ellerinde Ankh taşıyan tanrıların pek çoğunun, hayatı diğer dünyaya armağan ettikleri düşünülmektedir.
Ankh ile İsis’in düğümü olan “Tyet” simgesi arasında benzerlikler bulunmaktadır. İkisinin de manaları aynıdır. Her ikisi de Hayat ve Refah mananına gelse de Tyet, tanrıça İsis ile yakından ilişkilendirilir.
Ankh, Mezopotamya ve İran’a kadar pek çok arkeolojik kazıda bulunduğundan ve hem de İncil’de geçen kral Hezekiya’nın damganında bulunduğundan dolayı ehemmiyetli bir simge olarak kabul edilmiştir.
Ankh’ın sahip olduğu ehemmiyet ve orijine baktığımızda simgenin bugün de benzer bir mana uyandırmaya devam etmesi şaşırtıcı değil. Simge, 1960’lı senelerde New Age mistisizminde benimsenmiş ve Paganizm ile diğer pek çok toplulukta bulunmuştur.
Wiccanlar ve Paganlar gibi pek çok toplulukta bu simge, şifacıya yardım etmek için hayatın sembolojisini kullanan bir şifa aracı olarak kullanılır. Ankh vücudun alaka, yenilenme veyahut ilahi şifa gerektiren bölgelerine yerleştirilmelidir. Ankh, ağırlıklı olarak büyü (magick) biçimleriyle kullanılır ve bazen kullanan kişiyi negatif enerjilerden ve kötü bahttan savunmak için tılsım olarak takılır, taşıyan kişinin “hayat” enerjisini savunur.
Uraeus
“Yükselen Kobra” mananına gelen Uraeus, Antik Mısır sanatı, hiyeroglifleri ve yapıtlarında görülen bir simgedir. Son derece ehemmiyetli olan bu simge genelde başlıklarda, taçlarda, pek çok krallık figürünün başına ve hatta kimi tanrılarda görülmektedir.
Uraeus’un ilk kez tanrıça İsis tarafından toprağın tozundan ve o vakitki güneş tanrısının salyasından yaratıldığı kaydedilmiştir. Uraeus’un, İsis tarafından Osiris’in tahtını almak için kullanıldığı söylenmektedir.
Kobra, kraliyet firavunları ve tanrılar arasındaki spiritüel irtibatı simgeler. Horus ve Seth tanrıları dahi taktıkları taçta Uraeus ile betimlemiştir. Aşağı Mısır’ın tanrısı olan tanrıça Wadget’in savunmasına ve himayesine sahip olduğu söylenen bu sembolü taşıyan kişinin hatırlı ve yasal bir firavun olduğu görülmüştür.
Mısır’ın, Aşağı ve Yukarıya Mısır’ın birleşmesiyle bir araya gelmesi, Uraeus’un Akbaba ile bir araya gelmesine kapı aralamıştır. Akbaba, Yukarıya Mısır’ın tanrısı Nekhbet’in sembolüdür. İki simgenin birleşerek artık ülkenin savunucuları olduklarına inanılan “İki Kadın” olarak adlandırılmıştır.
Horus’un Gözü
Wadjet olarak da bilinen Horus’un Gözü savunmayı, iyileştirmeyi, sıhhati ve krallık gücünü temsil eder. Bu arada Ay’ın simgesi olarak da bilinir. Antik Msıırlılar, Horus’un Gözü’nü taşıyan tılsımların iyileştirici güçleri olduğuna inanıyorlardı. Horus’un Gözü, ilaç hazırlarken malzemeleri ölçmek için tıbbi bir araç olarak da kullanılıyordu.
Efsaneye göre Horus ve Seth, Osiris can verdikten sonra onun yerini almak için savaşırlarken Seth, Horus’un sol gözünü çıkardı. Hator (veya Toth), gözün bir takım bölümlerini büyü kullanarak iyileştirdi. Horus, babası için gözünü sundu ve Osiris’in hayata dönmesini istedi. Bu yüzden Horus’un gözü bu arada fedakarlığın simgesi olarak da bilinir.
Skarabe
Antik Mısır dininde güneş tanrısı Ra’nın her gün semanda yuvarlanarak bedenleri ve ruhları dönüştürdüğü görülür. Skrabaler, bu arada “gübre haşereleri” olarak da bilinir ve gübreyi yuvarlayarak yiyecek haline getirir ve yumurtalarını bırakacağı bir kuluçka odası oluşturur. Bu sayede lavralar yumurtadan çıkar ve çevrelerinde hemen yiyecek bulunur. Bu nedenlerden dolayı skarabe, bu mukaddes döngünün ve yine doğuş ya da yenilenme fikrinin sembolü olarak görülürdü. Mısır tanrısı Khepri genelde bu şekilde gübre haşeresi ya da gübre haşeresi başlı bir adam olarak betimlemiştir. Antik Mısırlılar Khepri’nin, güneşi ufkun üzerinde yuvarlamadan önce yenilediğine ve güneşin batmasıyla diğer dünyaya taşıdığına, sonrası gün tekrar yenilediğine inanıyorlardı.
Gübre haşeresi şeklinde olan tılsımlar, Mısır’ın Orta Kraliyet döneminde başka bir deyişle M.Ö. 2000’li senelerde Antik Mısır’da oldukça popülerlik kazanmıştı ve firavun döneminin geri kalanı süresince da popülerliğini savundu. Bu uzun dönem boyunca gübre haşerelerinin işlevi defaatle değişmiştir.
Öncelikli olarak tılsımlar şeklinde kullanılmış olmakla beraber yönetimsel damga olarak kullanılmış ya da mücevherlerle birleştirilmiştir. Bazı skrabaların kraliyet başarılarını anmak ya da tanıtmak için politik veya diplomatik emellerle oluşturuldukları düşünülüyor.
Djed sütunu
Osiris’in omurgası olarak da bilinen Djed sütunu, antik Mısır kültüründe gücü ve istikrarı temsil eden bir semboldü.
Yaratılış tanrısı Ptah ve yeraltı ile ölülerin tanrısı olan Osiris ile ilişkilendirilmektedir. Başlarda Ptah’ın sembolü olarak bilinse de Osiris kültü giderek djed sütunu sembolünü kabul etmiştir. Osiris’in omurgası denmesi de buradan gelmektedir.
Mısırlılar, Djed sütununun aslında dünyanın dört köşesini tutan dört sütunun birleşimi olduğuna inanıyorlardı.
Djed sütunu genelde yaşayanlar ve ölüler için tılsım olarak kullanılmıştır. Ölülerin dirilmesi ve can veren kişinin bengi olarak yaşaması için mumyalanmış bedenlerin omurgalarının yakınına tılsım olarak yerleştirilmiştir. Mısır’ın Ölüler Kitabı, mumyanın boynuna asılan altın bir muska üzerine okunduğunda mumyanın omurgasını yine kullanmasını ve oturabilmesini sağlayan büyüleri listeler. Djed sütunu bu arada tabutların üzerine de çizilmiştir.
Tyet (İsis’in Düğümü)
Bu arada İsis’in Düğümü ve İsis’in Kanı olarak da bilinen Tyet, ankh simgenine çok benzeyen bir Mısır simgesidir. Bu simgenin manası da ankh’a benzer bir şekilde açıklanır ve hayatı sembolize ettiği düşünülür.
Genelde tanrıça İsis ile özdeşleştirilen bu simge, kollarının aşağı kıvrılması dışında ankh’a benzemektedir. Manası genelde “refah” veyahut “hayat” olarak söylendiği için bu açıdan da ankh’ı hatırlatmaktadır.
Tyet, kumaşla atılmış düğümü andırır ve orijinalinde regl kanı için kullanılan bir bandaj olabilir.
Tyet bu yüzden yaşamın ikili tabiatı olarak açıklanmıştır.
Lotus çiçeği sembolü
Budist sembolizminde lotus bedenin, konuşmanın ve zihnin saflığının sembolüdür. Lotus, çamura kök salmışken çiçekleri ise bağlanma ve arzunun çamurlu sularının üstünde yüzüyormuşçasına uzun saplarında açar. Su damlaları, lotus saplarından kolayca kayarak ayrıldığı için aynı vakitte ayrılığın da sembolüdür.
Pek çok Asya tanrısının bir lotus çiçeği üzerine oturmuş olarak betimlediğini de söylemek gerekir. Efsanelere göre Guatama Buddha, yürüme yeteneği ile doğmuş ve bastığı her yerde lotus çiçekleri açmıştır.
Güzel Lotus Çiçeği sembolü hem antik Mısır dininde hem de kutsal Budist öğretilerinde önemli bir rol oynamıştır. Mesela, Heliopolis’te başlayan daha önceki bir yaratılış hikayesinde önemli bir rol oynamaktadır. Evren yaratılmadan önce Nun isimli varlığı yaratan şeyin durgun su olduğu söylenir. Nun’dan bir lotus çiçeği açılmış ve yaradan Atum (veya Ra) ortaya çıkmıştır. Her gece döndüğü yer lotus çiçeğinin kıvrımları olurdu.
Heka ve Nekhakha
Antik Mısır kültüründe çobanın asası ve harman döveni simgesi aslında firavun otoritesinin işareti haline gelen yaradan Osiris’in özellikleriydi. Çobanın asası olan heka, krallığı temsil ederken harman döveni olan nekhakha ise toprağın bereketini ve onu savunma yeteneğini temsil ediyordu.
Asa ile harman döveninin daha önceki tasvirleri ayrı ayrı olsa da sonrasında hemen hemen birbirlerinden ayrılmaz hale gelmişlerdir. Firavun iki elinde de bu eşyaların birini meblağ ve onları göğsünün üzerinden geçirir. İktidara geldiğinde ise asa ile harman dövenini halka açık yerlerde yanında taşırdı. Eşyalar, ölümüne kadar firavunun yanında kalır ve her hükümdarın yanına beraber gömülürdü.
Sonsuzluk yılanı – Ouroboros
Ouroboros veyahut uroborus, kendi kuyruğunu yiyen bir yılanı veyahut ejderhayı tasvir eden kadim bir simgedir. Antik Mısır ikonografisinde ortaya çıkan ourobos, Batı ananenine Yunan büyü ananeninden geçmiş ve Gnostisizm ve Hermetizm’de ve en önemlisi de simyada sembol olarak kabul edilmiştir. Ortaçağ simya ananesi ile bu sembol, bilhassa de daimi olarak kendini yaratan bir şey anlamında genelde iç gözlemi, ebedi dönüşü ve döngüselliği sembolize eden Rönesans Dönemi büyüsüne ve çağdaş sembolizmine giriş yapmıştır. Aynı vakitte doğanın sonsuz yaratımı ve felaketinin, yaşamın ve ölümün sonsuz döngüsünü temsil eder.
Amenta
Amenta sembolü, orijinalinde güneşin battığı ufkun sembolü olarak kullanılmıştır. Vakit geçtikçe ise Nil Nehri’nin batı yakasının sembolü haline gelmiştir.
Nil Nehri’nin batı yakası aynı vakitte Mısırlıların ölülerini gömdükleri yerdi. Bu nedenle Amenta’nın sembolizmi, ölüler diyarı olan yeraltı dünyasını simgelemeye başladı.
Ka sembolü / Ka ruhu
“Ka” kelimesi, “ruh” ya da “tin” anlamına gelir ve Ka’nın, doğdukları vakit bebeklere tanrıçalar olan Heket ya da Meskhenet tarafından üflenen ruhu temsil ettiğine inanılırdı. Ancak Ka’nın sembolü bundan çok daha karmaşıktır ve antik Mısır inançlarında daha değişik rolleri de vardır.
Ka’ya değin temel inanç, kişinin ruhunun pek çok parçaya sahip olduğu ve tüm insanların ve ruhların parçalarının, Khnum isimli koç başlı tanrı tarafından kilden yapılmış olduğuydu. Bu parçalardan her birine ka isimi verilirdi. Ka, kişi can verene kadar vücudunda yaşayan bir nevi görünmez ikiziydi. Bu, Ka’nın hala ihtiyacı olması sebebiyle ölü bedenin çürümesini engellemek için gerekliydi.
Kişi can verirse Ka bedeni terk ederdi. Ancak beden savunursa Ka geri döner ve böylelikle tekrar yaşayabilirdi. Bazı kabirlerde Ka’nın yaşayacak bir yere ihtiyacı olduğu için model haneler bulunurdu. Ka’nın yiyip içebilmesi için kabir girişine yiyecek ve içecek ikramları bırakılırdı.
Bu sembol, harbiden diğer dünyaya açılan bir kapı olduğundan dolayı antik Mısır’daki en önemli sembollerden biriydi.
Ba
Ba, her zaman insan başlı bir kuş olarak gösterilmiştir. Ölü mumyaların üzerinde havada süzülürken ya da kendi isteğiyle mezarlardan çıkar ve girerken görülebilir.
“Ba” kelimesi “ruh” ya da “tin” olarak direk çevrilebilir, ancak aslında muhtemelen “tinsel beden” demek daha iyi olacaktır. Ba’nın insan vücudunun bir parçası olduğu ve ölüm hatıranda ortaya çıktığı düşünülürdü. Ba, sonrasında ölülerin ruhunu ve kişiliğini üstlenmektedir. İnsan bedeninin ve ruhunun nasıl oluşturulduğuna dair karmaşık bir inanç sistemi bulunmaktadır. Ba, bu sistemin oluşumunda önemli bir rol oynamıştır.
Maat’ın tüyü
Maat’ın tüyü, Mısır hiyerogliflerinde sıkça kullanıldığı için önceden çok defa görmüş olabileceğiniz bir semboldür.
Bu tüy, adaleti temsil eden tanrıça Maat’a aittir. Maat’ın tüyü, antik yazılarda “adaleti sağlama” yolu olarak görülebilir. Bunun nedeni, antik Mısırlıların ruh yeraltı dünyasına (duat) girdiğinde kişinin kalbinin, İki Gerçeğin Yeri’nde Maat’ın tüyüne karşı tartılacağına inanılmasıydı. Kişinin kalbi, tüye eşit ya da tüyden hafifse onun erdemli bir insan olduğunu gösterir ve Aaru’ya (Osiris’in yönettiği cennet) gideceği anlamına gelirdi.
Zıddı vaziyette ise kalbi, ruh yiyen tanrıça Ammit tarafından yenir ve sonsuza dek yeraltı dünyasında kalmak üzere lanetlenirdi.
Shen halkası
Shen halkası ismini, çevrelemek mananına gelen “shenu” kelimesinden almaktadır. Bu simge, halka içine alınan şeyi savunmak için metin ve yazıtlarda kullanılmıştır. Halkanın, içinde yer alanlar için sonsuz bir ilahi savunma sağladığına inanılırdı.
Simge, Shen halkası tarafından sonsuza kadar savunduğu anlaşılan diğer nesneleri içerecek şekilde genişletilebilirdi. Bu halka uzatılmış haliyle yüzük haline gelmiş ve krallık ismini savunan ve çevreleyen bir kabartma haline gelmiştir.
Primordial Tepesi
Mısır yazıtlarında görülen en daha önceki simgelerden biri olan Primordial Tepesi’nin, yaratılışın ilk yapı taşları olduğuna inanılıyordu. Bu simgelerin, piramitleri yapmak için esin kaynağı olduğuna inanılmaktadır.
Efsaneye göre bu tepenin en üst bölümü (Benben denmektedir), kaotik bir yaratılış sürecinin hemen peşinden deniz düzeyinin üzerinden çıkan ilk kara parçası oldu. Bu Benben taşı (piramidion olarak da bilinmektedir), piramidin en yüksek noktasına yerleştirilen son taştır.
Antik Mısır Simgeleri yazısı ilk önce Ayşe Tolga İyi Hayat üzerinde ortaya çıktı.
Türkçe makale özgünleştirme tarafından yapılmıştır.
Önemli
Blog içerisinde yer alan tüm içerikler bilgilendirme amaçlıdır. İlaç veya ürün tavsiyesi değildir. Yaşadığınız hastalıklarla ilgili doktorunuza danışmadan herhangi bir ilaç veya ürün kullanmayınız!