Bir yeryüzü cenneti; Hollanda Keukenhof Gardens 2021
  • 28 Mart 2021
  • 507

Yabancı gruplarla yaptığım Anadolu turlarımın yoğunluğu hasebiyle uzun müddettir yurtdışına çıkamamak beni sıkmaya başladığı bir dönemde imdadıma bir resim sanatçısı arkadaşım yetişti Hadi ! Sevgili Kemal , 24 nisan ‘da Hollanda ‘ya fotoğraf çekmeye gidiyoruz deyince  ve üstelik tura katılacakların kafa eşiti fotoğrafçılar olacağını öğrenince böyle bir tura hiçbir zaman hayır diyemezdim. Tüm turlarımı , başka tanıdık kılavuzlara devrederek gelen bu güzel yolculuğun hazırlıklarına başladım.

4 gün 3 gece  sürecek olan Hollanda Kral günü  resim turunun ilk günü, İzmir Adnan Menderes havalimanında buluştuktan sonra takriben 3.5 saatlik bir yolculuk ile  Amsterdam Schiphol Havalimanına keyifli bir yolculukla eriştik .

Amsterdam havalimanında umulmadık bir  turist  kalabalığı  ile karşılaştık.Aslında bu yoğunluk beklenen bir şeydi,zira, 20 nisan ve 25 nisan 2017 tarihleri arasındaki  lale şenliği ve kral günü kutlamaları hasebiyle Hollanda’nın en yoğun turist aldığı dönemdi biz de bilhassa bu dönemi seçmiştik nedeni fotoğrafik malzeme olarak Hollanda’nın en yoğun olduğu zamanlardı.

AB ülkesi dışı yurttaşlar olduğumuzu hissettiren klasik pasaport ve vize kontrollerinden sonra kendimizi dışarı atabildik  ve hemen bir kılavuz refleksi ile bizi dışarıda bekleyen Hollandalı şöförümüz Natt’ı  aradım. Tam bir görev adamı izlenimi veren kaptan Natt  çoktan gelmiş ve dış otoparkta bizi bekliyordu .

Öğleden sonra güneş ışığı biz resimci turistler için çok değerlidir ve Rotterdam’a gitmeden önce yol üzerinde bulunan Lisse bölgesine gittikçe gün ışığının en güzel vakitlerinde Keukenhof parkındaki rengarenk lale tarlalarını ayrıntılı fotoğraflamayı çok arzuluyorduk.

Kuzey denizine yakın coğrafyada bulunan Hollanda’da  hava vaziyeti harbiden çok değişken  dolayısıyla güneş ışığı kullanımı çok dikkat gerektiriyor.Bir anda  hava kararıyor veya sağanak yağmur başlayabiliyor.Üstelik  birgün Rotterdam’da dolu şeklinde yağan  yağmur fırtınalarına  yakalandık diyebilirim

Bizleri güneşli bir gün karşılaşmıştı fakat sizler  yeniden de aldanmayın, bir tur kılavuzu olarak öneriyorum, kesinlikle her an yağmurluk ve şemsiyenizi hep yanınızda bulundurun cildim.

Hollanda, arazi açısından küçük bir ülke fakat vakiti çok değerli olanlar turistler için müthiş otobanları var. Havalimanından çıkar çıkmaz çok sakin  bir otobana bağlanıyorsunuz,  hiç durmadan gidince her mesafeye erişmek o kadar kolay ki  zira, hava meydanı ve şehir merkezi etrafında konumlanmış otoban benzeri otobanlar sayesinde ülkede her noktaya kolayca erişmek olası. 

İlk gezi rotamız olan Lisse’yi ilerlerken Hollanda’nın güzelim tabiatı eşliğinde 35 dakika süren ve başrolünde ananesel yel değirmenleri ve rengarenk lale tarlaları bulunan sinematografik bir yolculuk yapma zevkini yaşadık.

Tarihi değeri olan rüzgar değirmenlerin hemen yanında son zamanlarda çok kullanılan tabii yolla elektrik üreten rüzgar türbinlerini de görmek enteresandı. Hollandalılar daha önceki ve yeniyi buluşturarak mükemmel bir ileti veriyorlardı.Güzel olan geçmiş ile geleceği  beraber yaşatmaktı. 

Ülkeler kültürel hafızlarını ancak bu şekilde savunmalılar diye düşünürken laleler ve yel değirmenleri dışında içimden bir ses turun bir bölümünde , Hollandalıların ananesel tahta takunyalarının da  ansızın karşıma çıkabileceğini söylüyordu. Ananelerin  her noktada yaşatılmaya çalışıldığı bariz olan  bir ülkede bu duyguyu  hissetmek çok natüreldi.

Lisse’de bulunan Keukenhof bahçelerine doğru aracımızla devam ederken Holllanda’nın tam bir tabiat arkadaşı tarım ve hayvancılık ülkesi olduğunu hemen anladım. İlk görüşte , verimli topraklarını beton yerine doğanın bereketli kollarına teslim ettiklerini hissetmek zor değildi. 

Yaradan dünyayı yarattı, Hollandalılar da Hollanda’yı yarattı ! sözünün ne demek olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyordum. Tarım alanları  yetersiz ve  deniz düzeyi altında olan bir ülkenin gayretkeş insanları asrın başında kıyı şeridini boydan boya toprakla doldurarak ülkenin toprak hudutlarını genişletmeyi muvaffak olmuşlar.

Otobüs penceresinden  Lisse yolu üzerindeki lale tarlarına hayran gözlerle bakarken aklıma ansızın İstanbul Gülhane bahçesindeki yeniden  mart ayı nihayetinde açmaya başlayan Topkapı sarayı laleleri düştü. Yıllar önce anavatanı denilen ve  İstanbul’dan tohumları  kazançlan lale soğanlarının bir kuzey Avrupa ülkesinde aynı  güzelikteki renklerle dünyaya merhaba  demesi ne kadar enteresan değil mi ? düşündüm. 

Lisse’ye yaklaştıkça irili ufaklı çicek bahçeleri ve iri görünümlü büyük baş hayvanlar, ahşap barakaları olan sevimli çiftlikler ve bir ipek Hereke halısı güzelliğinde gözüme görünen pürüzsüz Hollanda doğası bizlere tam bir görsel ziyafet çekiyordu.

Tura çıkmadan okuduğum kitap ve yazılardan derlediğim tarih bilgimi yoklamaya karar verdim.

 Bu güzelim lale soğanları Nasıl ? Anadolu coğrafyasından, Kuzey denizine nasıl erişmişti ? 

Bilinen ilk türleri onbirinci asırda Türkler tarafından üretilse de lale tohumu bir ortadoğu nebatı olarak kabul ediliyordu. 16. asırda Avrupa’dan Anadoluya gelen batılı seyyahlar ve diplomatlar sayesinde bu özel nebat soğanı Avrupalıların da çok iyi  tanımasına kapı araladığını biliyoruz.

Orientalist seyyahların doğuya yaptıkları her gezi  sonrası paha biçilmez değeri bu güzel  lale soğanlarını yanlarında Avrupa’ya taşınmayı muvaffak oldular ve yüksek kazançlar ele geçirdikleri bilinen bir gerçekti.

Üstelik  bizzat Kanuni Sultan Süleyman o dönemindeki Hollanda  büyükelçisi De Busbecq, Hollandalı seyyah Carolus Clusius’a ilk lale soğanlarını Hollanda topraklarına götürmesi için armağan ettiği yaygın tarihi bilgilerden biriydi.

Hollandalılar,müthiş botanik bilgileriyle bu  uzak diyarlardan gelen bu  özel Anadolu nebatı soğanlarının  genetik yapısıyla  oynarak değişik renklerde lale soğanları üretmeyi de muvaffak oldular .

Demek ki,  çok sık kullanılan , Coğrafya kaderdir  sözünün çok bir manası yoktu.

İlmi deneyler ve başarılar sayesinde anavatanı doğu coğrafyası olan başka bir deyişle Türkiye’den kazançlan lale soğanları, kendisine yeni birer ana baba edinmiş gibi bir çocuk gibi yeni topraklarına alışmış ve Hollanda’yı dünyanın bir numaralı lale yetiştiren ülkesi yapmıştı.

Kimi tarihçilere göre, Türkiye’den kazançlan lale soğanları Hollanda’da o kadar değerliymiş ki 16. asır Amsterdam’ında yalnızca bir adet lale soğanı ile şehrin  merkezindeki su kanallarına yakın müstakil bir hane kolayca satın alınabiliniyormuş hasılı bu söylenceye göre  günümüzün para değerine göre bir lale soğanı  o dönem için bir milyon euro değerinde olduğunu düşünebiliriz.

İngilizce’de Tulip olarak bilinen Lale’nin dilbilim olarak orijini Farsça Tulipan’dan gelir

Tulipan ise İran hükümdarlarının başlarına taktıkları ananesel türbandır. Farsça “Tulipan” yani türbanın biçimsel olarak lale bitkisine görsel olarak andırmasından kaynaklanır.

Bugün size bu gezi yazımda aktaracağım ve arkadaşlarımla Hollanda’da gezeceğimiz ilk yer olan dünyaca tanınmış botanik bahçesinin isimi ise Keukenhof Gardens

Keukenhof  Gardens Türkçe’de  “mutfak bahçeleri ” mananına geliyor.

Günümüzde flora ve botanik turizmi emelli hizmet veren Keukenhof  gardens,14.yüzyılda krallık azalarından  Bavyera kontesi  Jacoba Van Beiren’in şatosu olan  Teylingen Kalesi’nin mutfağına özellikle en üst kalite sebze ve meyve sağlamak için kurulan bir bahçe olarak bilinirdi.

Bu büyük flora ve botanik parkının Lisse şehirinin ortasında kurulmasındaki ana sebeb krallık ailesine uygun gıda ürünleri yetiştirmekti fakat yüzyıllar sonra bu büyük alanın sadece lale soğanları yetiştirmek ve sergilemek emelli kullanacağını kim bilebilirdi ki ?

1949’da Keukenhof  bahçeleri yüzyıllar sonra  Lisse belediye başkanı tarafından yeni bir tertip etme ile  kültür ve turizm dünyasına kazandırılmış olup dünyanın en çok gezilen beynelmilel botanik bahçelerinden biri haline getirildi

Keukenhof bahçeleri, her sene 24 Mart-20 Mayıs turizm emelli olarak ziyarete açılıyor. Büyük bir flora bahçesi olarak sunulan parkın girişindeki gişelerden 17 euro değerinde giriş fiyatı ödeyerek tüm gün  içeride kalabilirsiniz.

Dev botanik Park içinde  ağız tadına uygun ve dünya mutfağı muhtevalı  restaurantlar ve içkili içecekler alabileceğiniz bar tarzında kafeler olduğu için bütün gün parkın içinde vakit geçirmeniz oldukça olası görünüyor.

İşte bu güzel Lale bahçesinin  tüm güzelliklerini ve fantastik dünyayı doğru vakitte yaşamak ve de  fotoğraflamak için tam olarak 25 Nisanda bizler orada olmayı sahiden arzulamıştık ve sahiden oradaydık

Bir profesyonel tur kılavuzunun algıda seçiciliği olsa  gerek , otobüsten iner inmez otoparktaki turist otobüslerinin yoğunluğuna gözüm takıldı fakat Hollanda turizminin  ününe ün katan bir böyle bir çicek cennetinin otoparkındaki fevkalade otobüs çokluğu beni şaşırtmadı.

Keukenhof gardens girince fotoğraf makinamla birlikte kendimi hemen kaybettiğimi anımsıyorum içeride yaklaşık 4 saat kaldık ve 500 den fazla renkli kareler çektiğime emindim ve ayaklarımın ağrısını ancak tur dönüşü otele gelince hisssettim, saatlerce yürüdüğüm ve görsel şölen içerisinde o hatıra yaşadığımız akılalmaz bir tecrübeydi .

Keukenhof Bahçeleri , birbirinden güzel  biçimde ve ,farklı renklerdeki lalelerin ve orkidelerin  çok yetkin peyzaj mimarlarının etraf tertip etmesi sayesinde mükemmel bir gezi alanı olarak açık hava ağırlıklı tertip etmişti.

Bu doğa cenneti, yapay su kanalları, havuzlar, seralar , botanik sergi salonları, heykeller ,şelaleler, hediyelik eşya dükkanları, kafeler, sanat galeriler ve yol üzerinde bilgi veren dijital kiosklar kısacası kabiliyetli insanlar  eliyle geniş bir alan üzerine heyetmiş, bir turizm ve doğa cenneti.

Bu bahçeyi gezerken turizm ve flora dünyasına kazandırmak için ülkenin tüm botanikçilerinin  ve uzman peyzaj mimarlarının biraraya geldiğini netlikle hissediyorsunuz.

Gezi sırasından bir anda acıkırsanız ağırlıklı Hollanda mutfağı sunan  mahalli yemekler ve balık ağırlıklı menülerle dolu restorantlar  bütçenize uygun şekilde size hizmet etmek için hazır bekliyorlar.

Güneş ışığının güzel saatlerinde orada iseniz, dev fiskiyeli su havuzlarına yansıyan söğüt ağaçlarının silüetleri fotoğraflarınızı süslüyor ve renklerle ve gölgeler su üzerinde birlikte sanki vals yapıyor.

Hollanda’nın sembolleri olan su değirmenleri, rengarenk boyanmış dekor emelli parkın fark noktalara konulan ananesel Dutch Style tahta takunyalar bahçenin heryerinde 7 milyondan milyondan fazla  bitkiye  eşlik ediyorlar.

Evvelce yazdığım gibi, tek başıma  dört saatten fazla dev parkın içinde sanki sonsuzluğun  içinde kaybolarak özgürce gezdim ve bazen gölge kafelerde dinlenerek soğuk içkimi içtim 

Parkın her bir noktasına değer verircesine uzun yürümenin ödülünü aldım. Bir anda kendimi içinde  Anadolu tarihi ve kültüründen içinde izler  bulduğum dev bir cam fanus şeklinde dekore edilmiş tarih ve kültür sergi salonunda buldum..Müze,  bir çok bilgi panoları ve resimlerle dolu çiceklerle süslenmiş bir botanik kütüphane gibiydi 

Bilhassa Lale soğanlarının Hollanda’ya geliş mertebelerini anlatan dijital panolar ve video sunumlar oldukça etkileyici profesyonel çalışmalar olduğu aşikardı.

Çoklukla , Kanuni Sultan Süleyman’ın portresi odaklı panolarda, Osmanlı imparatorluğu ile lale bitkisi arasındaki tarihsel ve kültürel ilişkileri ayrıntılı aktaran bilgiler oldukça fazla yer kaplıyordu.

Panolarda yine Osmanlı padişahı Kanuni Sultan Süleyman başta olmak üzere tüm Osmanlı  Türk tarihi ve kültürü ile ilgili inanılmaz ılımlı İngilizce bilgiler sunuluyordu adeta  Hollandalılar lale gibi  mucizevi nebatı  onlara armağan ettikleri için bu sergi ile Osmanlılara teşekkür etmeye çalışıyorlar gibi hissettim desem yalan olmaz.

Bu sergide edindiğim diğer bilgilere göre, Hollanda senelik 681 milyon dolar ile dünyanın en büyük lale üreticisi ve ihracatçısı olduğu netti.

En çok Hollanda’dan , Amerika Birleşik Devletleri’ne lale tohumu ihraç ederken, sırasıyla Almanya,Japonya, İngiltere, Çin, Fransa, Rusya, Kanada, İtalya  ve Meksika her sene düzenli ihraç eden ülkeler olarak biliniyor.

Keukenhof Gardens ilk açıldığı sene  200 bin ziyaretçi ile açılış rekoru kırmış ve 2019 senesi itibarıyla senede  1.5 milyon ziyaretçi gibi bir ziyaretçi sayısına erişmiş vaziyette. Tam bir var olan natürel güzelliklerini kullanarak yaratılan milli bir muvaffakiyet öyküsü ile karşı karşıyayız.

Keukenhof bahçeleri, amatör veya profesyonel çapta dünyanın en çok resim çekilen parklarından biri. Nedeni çok anlaşılır değil mi ? Düşünsenize yalnızca iki ay ile müddet açık olan bir botanik parkta vasati 7 milyon rengarenk lale soğanının yeryüzünde görsel show yaptığı muhteşem bir parktan söz ediyoruz.

Siz değerli tüm okuyucularıma ve fotoğraf tutkunlarına her yanı muhteşem  lalelerle dop dolu olan böyle bir  cenneti özellikle Nisan ayının üçüncü haftasında  hafta içi mümkünse  gezmelerini öneriyorum.

Bir tur rehberi olarak diyorum ki , kadim doğanın bizlere sunduğu  rakipsiz bonkörlüğü ile  insan eliyle dekore edilmiş böyle bir yeryüzü cennetini hayatınızda bir defa de olsa görmeyi mutlaka deneyin cildim .

Bir yeryüzü cenneti; Hollanda Keukenhof Gardens yazısı ilk önce Ayşe Tolga İyi Hayat üzerinde ortaya çıktı.

Türkçe makale özgünleştirme tarafından yapılmıştır.

Bu içeriği paylaş